Kayıtlar

Futbol etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

"Adın ne?"

Bir insana ismini sormak neden zordur ya da neden akla gelmez bir şeydir? Açayım ... Bursaspor'un sezon başında takıma kattığı Arjantinli oyuncu Pablo Martin Batalla'nın isminin nasıl telafuz edildiği sezon başından beri spor yazarlarını ve spikerlerini çok uğraştırıyor. Zaten işleri başlarından aşkın insanlar, uğraşacak başka bir şeyleri yokmuş gibi bir de bu konuya takıyorlar. Pablo ve Martin kısımlarında henüz kimsenin bir sorunu yok. Ancak son kısımda kimisi "Bataja" kimisi "Bataya" diyor. Her iki tarafın da İspanyolcayı bilen tanıdıkları olması da biraz garip! Bu isim sorunu aslında Batalla ile başlayan bir sorun değil. "Hagi" mi "Haci" mi, "Moşe" mi "Moşeu" mu, "Tello" mu "Teyo" mu ... diye soruluyordu eskiden. Sağolsun "Batalla" da dil bilimci arkadaşları olanları araştırmaya itti. Ancak sezon başından beri yapılan araştırmalarda bir sonuca veya bir mutabakata varabilmiş değiller. ...

Kim bunlar? (2)

"Kim bunlar?" diye sorduğum soru aslında sadece futbolcular için geçerli değil. Benzer şekilde, futbolumuzda senelerdir yer işgal eden teknik adamlar da oldukça fazla sayıdalar. İşler kötü gittiğinde tek çare olarak görülen teknik direktörü görevden alma geleneğini yerine getiren yönetimler, hemen her seferinde "tecrübeli" olduğu için bu "fazla sayıdaki" teknik adamlara sarılınca olay bir kısır döngüye dönüşüyor. Teknik direktörden değil ama teknik direktör değişikliğinden dolayı en fazla 5 maç ciddi puanlar toplayıp sonrasında takım tekrar kaybetmeye başlayınca yönetim sarılacak başka bir yılan buluyor... Bu dinamik böyle devam ederken olan yine futbolumuza oluyor. Üretilen bir şey yok! Bu teknik direktörlerin derdi yok zaten; takım bulamazlarsa bir kanal bulup "engin tecrübelerini" birkaç cesur yorumla birleştirip bunu paraya dönüştürüyorlar. Nasıl olsa denize düşen çok olur, bunlar da takım takım gezmeye devam ederler. Futbolcular için sorduğu...

Kim bunlar?

SORU: Bir futbolcunun hedefi ne olabilir? CEVAP: Futbola yeni başlayan bir çocuğun hedefi bir gün profesyonel bir futbolcu olup, sonrasında iyi bir takımda oynayabilmektir. Çocuk büyüyüp genç bir futbolcu olunca hedefi de büyür, daha büyük bir takımda oynayıp milli takıma girebilmek için çalışır. Büyük takımlarda oynamaya başlayan futbolcu ise şampiyon olmak ve Avrupa'da top oynamak için çabalar. Zaten bir futbolcunun bunun dışında bir kariyer planı da olamaz. Hani "5 sene futbol oynar sonra cep telefonu dükkanı açar SSK'ya bağlarım kendimi, emekliliğe kadar takılırım işte orada" diyen bir futbolcu yoktur herhalde. Ama bazı futbolcular var ki kendimi bildim bileli neden varolduklarını anlamış değilim. Futbol hayatları boyunca rüzgar bunları nereye savurduysa oraya uçmuş, kendi çaplarında varolma savaşlarını vermiş ancak sonunda hep rüzgara uymak zorunda kalmış, her seneye farklı bir takımda, farklı umutlarla girmiş ancak kendileri ve takımları için hayal kırıklığından...

Yapma Arshavin, yapma!

Resim
MANU'da 7 numara demisken, o forma mesela Arshavin'e cok yakisirdi. Yetenekli, karakter sahibi, akilli (biyografi kitabinda bayanlara ehliyet verilmemesini oneriyordu) ve sempatik bir sporcu. Cok da guzel goller atiyor. Atsin, atmasina birsey demiyoruz zaten. Ama gollerinden sonra su Tuncay sevincini (hatta Tuncay sonrasi Fener'deki o bayragi devralmaya calisan bazi yerli futbolcular gibi) yapmasin bi zahmet! Neme lazim, atar Old Trafford'da bi tane, sus isaretini cakar kendi kendine, ama MANU da 6 taneyle yanit verir. Bilen bilir, boyle seyler olmuyor degil!

Brad Friedel

Resim
"An uncharacteristic mistake by Friedal!" Aynen boyle dedi spiker Chelsea'nin Aston Villa'ya attigi ilk gol sonrasinda. Gercekten de 1997 yilindan beri oynadigi "Premier" Lig'de kendisini en iyi kalecilerden biri olarak kabul ettiren Friedal'i boyle hatalar yaparken pek gormeyiz. Friedal'i ozellikle Blackburn gunlerinde seyrederdim. Tugayla birlikte ilerleyen yaslarina ragmen etkileyici performanslar sergiliyorlardi. Ama ozellikle Friedal pek cok macta macin en iyi oyuncusu seciliyordu. Onu oyle atlarken sicrarken pek goremezsiniz, ama yine de yer tutmasiyla, konsantrasyonuyla pek cok macta rakip takim taraftarlarinin (ozellikle MANUlularin) kacan goller sonrasinda saclarini baslarini yolmalarina neden olurdu, hala oluyordur buyuk ihtimalle. 38 yasinda, hala ust duzeyde oynuyor. Helal olsun diyor, darisi (eger uzerindeki taraftar+basin baskisini atlatabilirse) Rustu'nun basina diyoruz...

7 Numara

Resim
Best'i pek bilmem, Cantona zamanini yuzumde bir tebessumle hatirlarim, Beckham'a buyuk saygi duyarim, Ronaldo'ya kil olsam da yetenegini cok takdir ederim. Hani bunu soylemek bana dusmez, gerci olay da sogudu, ama MANU'da 7 numara Owen'a mi verilmeliydi gercekten? Su an o forma Sabri'ye daha cok yakisiyor sanki...

Şimdi Ne Olacak?

Olmadı. 2010'da yokuz. Bosna maçından sonra beklediğimiz mucize gerçekleşmedi ve Dünya Kupası'na gitme şansımız "matematiksel olarak" da bitti. Bu "başarısızlığın" faturasının, 2 yıl öncesinin "başarısının" faturası gibi Terim'e kesilmesi normal, zaten imparator kendi kendine kesti bu faturayı. Şimdi yeni bir başlangıç için yeni bir plan yapılması gerekli. Bu planı yapması gerekenlerin dışında (TFF), yıllarını futbolumuz hakkında yorum yapmaya adamış ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, yalancı doğrucu bir sürü insandan bir ton gürültü,tavsiye,öneri,fikir... duyacağız. Kısaca, futbolda gündem bir hayli meşgul olacak. Herkes bir teknik direktör ismi söyleyecek, kimi Rıdvan gelsin, kimi Ertuğrul gelsin diyecek. Yetmeyecek, yerli mi olsun yabancı mı olsun soruları sorulacak, Lucescu ismi öne çıkacak :) İnsanlar saatlerce bu anlamsız soru üzerine kafa yoracak. Benden de bir öneri: Bank Asya'da (Eski 2.lig) şampiyon olan takımların şampiyon olur ol...

Turkcell Super Lig - Hafta 1

Merakla beklenen yeni sezon başladı. İlk hafta maçları her sezon olduğu gibi düşük tempolu, pozisyon olarak fakir maçlardı. İklim koşulları ve daha sezonun ilk haftasında olmamız bu sefer de bahane olarak gösterilebilir. *** Geçtiğimiz sezonun şampiyonu Beşiktaş aslında galip gelebileceği bir maçtan berabere ayrıldı. Takımın ileri uç oyuncuları girdikleri pozisyonları neticelendiremeyince takım 1 -1 ile yetinmek zorunda kaldı. Ernst- Fink ikilisi beraber oynamaya alıştıkça Beşiktaş'ın daha da etkili olacağına inanıyorum. İ.B.B. ise bu sezon da süprizler yapmaya devam edecek gibi gözüküyor. İbrahim Akın'ın attığı gol defalarca izlenebilecek güzellikte bir goldü. *** Sivasspor geçen sezon evinde yakaladığı başarılı seriyi bu sezon henüz ilk maçtan bozdu. Takım olarak oyunun genelinde dağınık ve uyumdan uzaktılar. Sivasta oynanan Anderlecht maçının bence en iyi adamı Cihan orta sahada ayakta durabilen tek isimdi ancak o da maçın sonlarına doğru yorulup oyundan alınınca Trabzon, k...

Futbol Kültürleri

Resim
Hamburg maçından sonra yanlış hatırlamıyorsam Ercan Taner’di “Galatasaraylı futbolcular rakibin bir Alman takımı olduğunu –ya da Alman ekolünden olduğunu-, maçı doksan dakika boyunca bırakmayacağını unuttular” diyen. Gerçi bu genellemeyi yapan birçok insan var, Lineker gibi, ve konu sadece Almanlarla ilgili de değil. Tekniği olmayan fiziğe dayalı Iskandinav ekolü de var, yan toplarla oynayan Ingiliz ekolü de. Brezilya ekolünü ve her dönem yeni bir Maradona adayı çıkaran Arjantin ekollerini saymama gerek bile yok aslında. Daha da özele gidebiliriz. Gerets’in ikinci sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde rakip PSV’ydi ve yanlış hatırlamıyorsam bazı önemli oyuncularını, ama daha da önemlisi forvetlerini satmışlardı. Hollanda’dan gelen bir gurbetçi amcayla konuşuyordum, ben konuyu dile getirip Galatasaray’ı favori gösterince, başını acıyla sallayıp, PSV’nin her zaman çok iyi forvetler keşfettiğini, durumun bu sene de farklı olmadığını ve PSV karşısında Galatasaray’ın işinin çok zor olduğunu söyled...

GS 0-1 Es-Es

Resim
Maç öncesi: Kötü bir şekilde kaybedilmiş Hamburg maçı sonrasında moralsiz takımımıza "destek" olmak amacıyla 5 kişi toplandık maça gittik. Rakiplerin hepsinin puan kaybetmiş olması şampiyonluk için bir umut demekti herkes için. Stada girer girmez doluluğa baktım, "Eh işte". En yoğun tribün deplasman takımınınkiydi. Maç öncesinde oyuncuların tribünlere çağrıldığı kısma yetişemedim, merak ettim sordum "Lincoln çağırıldı mı? Nasıl geldi?" diye. Lincoln çağırılmış, taraftar görevini yapmış, ancak Lincoln biraz soğukmuş, "O kadar çağırdılar, gideyim bari" havalarındaymış. Yine yedek bırakılmış! Bülent Hoca'yı aradı gözlerim bu sefer ,"nasıl bir mont giymiş, Kürklü mü, rengi ne, kemerli mi" diye. Üzerinde kulübün yağmurluğu vardı sadece. Şaşırdım. Kürksüz Bülent Hoca, yelesiz aslan gibi gözüktü! Maç: Oyunun kontrolü maçın başından sonuna kadar Eskişehir'indi. İstedikleri gibi oynayıp zaman geçirdiler. Topu alan Eskişehirli, öze...

Çekirge'ye ne oldu?

Çekirge bu sefer sıçrayamadı! Alınan riskler, yapılan değişiklikler bu sefer işe yaramadı. Bülent Hoca malesef yenilgiyle, acı bir şekilde, tanıştı. Kadıköy'de final olmayacak iş değildi, sahada olmayacak işler olmasaydı! Bütün sakat ve cezalılara rağmen bir şekilde 2-0 öne geçen bir takım, üstelik kendi evinde, 5 dakika içinde nasıl erir ona şahit olduk bu akşam. Sezon boyunca takımın en verimli 2-3 oyuncusundan biri 2 haftada nasıl kaybedilir onu gördük. (Lincoln sütten çıkmış ak kaşık değildir, ancak sidik yarışına kurban gitmiştir.) Galatasaray'ın kurtarıcısının Hasan Şaş olduğunu gördük, Hasan Şaş'ı da kaybettik. Her duran topun başında Sabri'yi gördük (senelerdir görüyoruz!!!), pozisyonları kaybettik. Maçı kaybettik. Turu kaybettik. Hayallerimizi kaybettik. Hamburg kendini zorlamadan turu geçti. Bu noktadan sonra Galatasaray toparlanıp ligi ilk 3 sırada bitiremezse gelecek sene Avrupa'ya gitme şansını da kaybedecek. Kısa kollularla maçı bir süre daha sezon aç...

Kapağa devam

Resim
İnzaghi bana kapak bırakmaya devam ediyor. Formadaki sayı kadar yaşamaz herhalde ama yaşadığı sürece kapak bırakacak gibi. (itdurmaz kardeşim, anlat bir ara nasıl gol atıyor bu adam)

Ümit'ten veda

Resim
Ümit beklenen vedayı bu bu haftasonu yaptı, futbol "oynamayı" bıraktı. Ağladı ve ağlattı. Helal olsun. Kendi söylemiyle "Her son yeni bir başlangıçtır". Saha dışındaki - teknik direktörlük - hayatında bol şanslar ve başarılar diliyoruz. "I believe Umit would make a good coach".

We've Only Got One Player!

Resim
Middlesbrough'nun Riverside'da Portsmouth ile oynadığı maçta taraftarlar oyuna, oyunculara, yönetime... isyan etmişler. Top kimin ayağına gelirse gelsin, Tuncay hariç, oyuncuları ıslıklamışlar. İsyan etmekte pek de haksız sayılmazlar, lakin böyle giderse takımları küme düşecek. Maç sırasında bazı taraftarlar "One man. We've only got one man" tezahuratı yapmış Tuncay için. Pek de yabancı bir durum değil! Fenerbahçe'de de benzer şeyleri yaşamıştı. Takımın en kötü zamanlarında sahada sadece Tuncay vardı, Tuncay konuşuluyordu. Yaşanan bu olay Middlesbrough'yu nasıl etkiler, Tuncay takım arkadaşlarından nasıl tepkiler alır, taraftarları böler mi, yönetim ne yapar bilmem ama yürü be Tuncay, kim tutar seni!

Bu haftasonu

Resim
Rooney Liverpool nefretini sahaya yansıtamadı veya sahaya sadece nefretini sahaya yansıtabildi. Gerrard ve tayfası Old Trafford'da futbol oynamaya devam ettiler. Real'den sonra Manchester'a da 4 atıp ... (Man Utd 1-4 Liverpool). Arshavin Arsenal için ilk gollerini (x2) Blackburn'e attı (Arsenal 4-0 Blackburn). Real Madrid fazlasıyla olaylı geçen Bilbao deplasmanından 5-2'lik galibiyetle ayrılmayı başardı. Heinze golü atınca çok sevinmişti. "Neden bu kadar sevindi ki" derken anladım neden olduğunu. Kendi kalesine de gol atacakmış! Casillas'ın yediği 2. gol de herhalde nazarlıktı. Bu aralar o kadar çok önemli kurtarış yapmıştı ki böyle bir hata ancak bu şekilde bir inançla açıklanabilir. "Ne yaptın Rüştü!" Barcelona biraz zorlanarak da olsa kazandı (2-0). Bu zorlanmada Almeira kalecisinin de büyük payı vardı. Atılan gollerde, özellikle 2. gol de, ceza sahasında atılan çalımlar ve yapılan kısa paslar görülmeye değer. İtalya'da haftanın en ö...

Sabri-Kewell-Hakan-Volkan...

Resim
İki tarafın da kontrollü bir başlangıcı tercih ettiği bir maçtı. Ceza sahaları arasında gidip gelen oyundaki dengeyi Ayhan bozdu (1-0). 60 m depardan sonra dağa taşa atmasını beklerken çok düzgün bir vuruş yaptı Ayhan, gerçekten tebrik etmek gerekir kaptanı. Galatasaray'ın bu golü, bu sezon kontra ataktan attığı ilk gol oldu yanlış hatırlamıyorsam. Bu dakikadan sonra Hamburg yakaladığı pozisyonları değerlendiremeyince, daha doğrusu De Sanctis kalesinde gole izin vermeyince devre 1-0 bitti. İkinci yarının başında basit bir yerleşim hatasından gelen golle durum 1-1 oldu. Golden sonra skoru başarıyla koruyan ve 2. gol için fırsat kollayan Galatasaray'a, Hamburg yerine hakem önemli bir darbe vurdu. Bir şeyi kırk kez söylerseniz olurmuş. Hafta içinde Meira'nın gidişinden sonra, defans şöyle olacak, birtek Emre kaldı, Galatasaray ne yapacak... derken Galatasaray Emre'yi de kaybetti. Getirin kınaları! Maçın geri kalan bölümünde defans dörtlüsü Sabri-Kewell-H.Balta-Volkan ol...

Man Utd 2-0 Inter

Resim
Maçın hikayesi; Mourinho maçın başında ümitlidir, ancak daha yerine oturamadan Vidic golü atar (Dakika 4, 1-0). Oyun ortada gibi gözükse de işler Sir'ün istediği gibi gitmektedir. İlk yarı 1-0 biter. İkinci yarı başlar. Yine ilk dakikalarda Manchester CR7 ile durumu 2-0 yapar (Dakika 49). Maç 2-0 biter, Mourinho üzülür, Inter Avrupa'dan yine eli boş döner. "Sırf karizma" Mourinho yetmez turu geçmeye! ***Aslında beklenen oldu. İtalyadaki ilk maç ve Inter'in son zamanlardaki formsuzluğundan sonra bu maçın favorisi Man Utd.dı. Inter zaman zaman etkili olduysa da çok az gol pozisyonu bulabildirler. Buldukları da direkten döndü. Man Utd turu hakeden taraftı. "Takım" olarak hücumda ve defansta çok başarılıydılar. Çok zorlanmadan tutu geçtiler. İki taraf da önlerindeki maçlara bakacak artık.

Nasıl yani?

Resim
Hafta başında Nurullah Sağlam'ın görevden ayrılmasından sonra teknik direktörsüz kalmıştı Gaziantepspor. Anadolu kulüplerinin teknik direktör konusunda her zaman ince eleyip sık dokuyan anlayışından dolayı ertesi gün yeni bir teknik direktörün imza atmasını bekliyordum. Acaba hangi tilki kürkçüsüne geri dönecekti. Ben bunu merak ederken çok garip haberler okumaya başladım internet sitelerinde. Bu haberlere göre kulübün basın sözcüsü Mehmet Kızıl aynen şunları demiş: ''Gaziantepspor'un adına yakışacak, bu yükü taşıyabilecek, iddialı, hırslı, kaliteli bir teknik adamın peşindeyiz. Başkanımız çalışmalarını büyük titizlik içinde sürdürüyor. Yeni hocamızın Konyaspor maçını tribünde izlemesini planlıyoruz. Bu isim belki de süper bir isim olacak. Mesela İngiltere'nin Chelsea takımından bir süre önce ayrılan Brezilyalı teknik direktör Luiz Felipe Scolari de olabilir''. Nasıl yani? Bunu söylemek çok büyük bir cesaret ister. Yarın öbür gün Scolari'ye sorarlar, ...

Napoli'de bir Donadoni

Resim
2005'te başına geçtiğinde İtalya Seri C1'de mücadele eden takımını Seria A'ya çıkartan Edoardo Reja, Napoli takımındaki görevinden ayrıldı. Bu ayrılıktan pek memnun olmasa da takımın geleceği için böyle bir değişikliği uygun gördüğünü söyleyip, örnek bir davranı şla, onuruyla bırakmış takımı. Yerine gelen Donadoni'ye de bol şans dilemeyi unutmamış. Donadoni'den benim pek bir ümidim yok ama yine de Napoli'yi 80'lerin sonlarındaki ününe kavuşturup kavuşturmayacağını zaman gösterecek.

Meira gitti geldi gitti...

Resim
Birkaç haftadır Zenit'e gideceği söylenen Meira'nın transferi en sonunda gerçekleşti gibi gözüküyor. Bu transferin Galatasaray için iyi mi kötü mü olduğu zamanla anlaşılır. Ancak bonservis bedeli olarak alınacağı söylenen 6 milyon Avroluk bedeli biraz garip buldum. Bir hafta önce Zenit'in 7 milyon Avro önerdiği ama Galatasaray yönetiminin takımdaki sakatlıklardan dolayı bu transferi onaylamadığı söyleniyordu. Bu hafta da sakatlıklar devam ediyor ve Zenit'in yeni teklifi 6 milyon Avro. Gariptir yönetim bu sefer "Varım!" demiş. Sonuçta 4.5 milyon Avro ödenerek alınan bir oyuncudan kar etti kulüp. Amaaaaa, şayet 7 milyon Avroluk ilk teklif doğruysa ortada Galatasaray yönetimi adına çok vahim bir durum var. Transfer için 2 günü kalan Rus kulübüne yüksek fiyat önermesi gerekirken daha düşük bir teklifi nasıl kabul edebildiler? Dilerim 7 milyonluk teklif doğru olmayan bir tekliftir!