GS 0-1 Es-Es

Maç öncesi:
Kötü bir şekilde kaybedilmiş Hamburg maçı sonrasında moralsiz takımımıza "destek" olmak amacıyla 5 kişi toplandık maça gittik. Rakiplerin hepsinin puan kaybetmiş olması şampiyonluk için bir umut demekti herkes için.Stada girer girmez doluluğa baktım, "Eh işte". En yoğun tribün deplasman takımınınkiydi. Maç öncesinde oyuncuların tribünlere çağrıldığı kısma yetişemedim, merak ettim sordum "Lincoln çağırıldı mı? Nasıl geldi?" diye. Lincoln çağırılmış, taraftar görevini yapmış, ancak Lincoln biraz soğukmuş, "O kadar çağırdılar, gideyim bari" havalarındaymış. Yine yedek bırakılmış!
Bülent Hoca'yı aradı gözlerim bu sefer ,"nasıl bir mont giymiş, Kürklü mü, rengi ne, kemerli mi" diye. Üzerinde kulübün yağmurluğu vardı sadece. Şaşırdım.
Kürksüz Bülent Hoca, yelesiz aslan gibi gözüktü!
Maç:
Oyunun kontrolü maçın başından sonuna kadar Eskişehir'indi. İstedikleri gibi oynayıp zaman geçirdiler.
Topu alan Eskişehirli, özellikle Engin, Galatasaray ceza sahasına kadar dertsiz tasasız gelip ortasını, pasını, şutunu attı. Youla yine golünü buldu. 10 kişi kalmalarına rağmen, 10 dakika kadar çift forvetle devam ettiler yine üstündüler.
Galatasaray ne yaptı?
*Maça 10. dakikada başlayabildiler, maçta olduklarının farkına o zaman vardılar herhalde!
*Sabri Serkan'ın sayısız deparını öldürdü. Pas atsa pozisyon bulurlardı belki maçta.
*Sabri yine bütün duran topları kullandı. Pas olarak kullansa belki top bizde kalırdı.

*Galatasaray takımı, boyu 2m üstünde olan kaleciye yan toplarla gol atabileceğini düşündü. Sağlı sollu kaleci çalıştırdı. Bunda takımın yapacağı bir şey yok, yan toplardan
gol bulmayı Bülent Hoca öğütlemiştir herhalde.
*Galatasaray takımı maç boyunca iki kez hatalı taç kullandı ve rakibe topu hediye etti. Hatalı olmasa ne olacaktı, top yine Eskişehirspor'a gidecekti. Galatasaray maç boyunca taç atışı kullanamadı, topların hepsi rakipte kaldı. Zaten gol de taç atışında kaptırılan top sonrasında geldi.
*Aydın'ın anlamsız dribling ve paslarını izledik yine. Maçtan sonra kendisini izliyor mudur acaba bu çocuk, ne yapmışım ben diye?

*Sonra günün hareketi, merakla beklenen hareket, ve üstelik takım 1-0 yenik durumdayken geldi Bülent Hoca'dan: Kewell out, Mehmet Güven in! Tamam Kewell
maç boyunca kuvvetsiz gözüktü, etkisizdi ama bu nasıl bir değişiklik anlamayamadım, hoca farkı mı önlemeye çalıştı acaba! Kewell oyundan çıkarken, yerine girecek olan Güven'e çalınan ıslıkları üzerine alınmamıştır umarım!
*Sonuç olarak; gözle görülür bir taktiği olmayan bir takım, tatsız tuzsuz bir maç oynayıp, izletip, 10 kişeye karşı kaybetti.
Maç sonu:
Taraftar hakedene, Arda ve Emre'ye, sevgisini gösterdi. Bülent Hoca, Rıza Hoca'nın elini bile sıkmadan doğrudan soyunma odasına kaçtı. (Tebrik ettiyse de ben görmedim!) Bu işin böyle gitmeyeceğini daha fazla insan anladı. Asıl anlaması gerekenler de bir an önce anlarlar inşallah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Adın ne?"

Skibbe!