Kayıtlar

Basketbol etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Lucas sakatlandı

Resim
Bekham yine bir akıma öncülük etti. Futbolu, saçları, imaji derken şimdi de sakatlığı... MSU'nun yıldızı Kalin Lucas Maryland maçında aşil tendonunu yirtti. New Mexico maçında sağ ayak bileğinden sakatlanınca endişelenmiştik. Yine de Maryland maçında oynayabilir durumdaydı. Ilk yarının bitimine yakın turnikeye girip sayi yaptiktan sonra bileğini tutunca önce sakatlığının nüksettiğini zannettik. Fakat diğer bilegini tutuyordu ve aşil tendonunu yırttığı söylendi. Lucas'ın yırtılan aşil tendonu MSU'nun kupaya sıçramasını engelleyecek mi göreceğiz MSU maça Lucas'sız devam etti. Summers'in performansı (26 sayi, 6/8 üçlük isabeti) farkın kapanmasını engellese de Summers da faul problemine girince sahada top taşıyabilecek sadece bir adam kaldi ve MSU Maryland'ın tam saha baskısına yanıt veremedi. 10 sayilik fark 1 dakikanın altında bir sürede eridi. Yedek oyun kurucu Lucious'un son saniye üçlüğü maçı MSU lehine çevirdi ama MSU'nun Lucas'sız ne kadar zorlana...

Mart Deliligi ve Neden Oldugu Akil Oyunlari

Resim
Bir mart ayi ve onun tetikledigi bir ‘Mart Deliligi” daha geldi. Kolej basketbolu sezonunda ilk 64 sirayi alan takimlarin yer aldigi elemeli maclar basladi. Kolej basketbolu deyip gecmemek lazim. Gozlemledigim kadariyla bircok kisi icin NBA’den daha onemli bir olay bu. Iskolik sayabilecegimiz danisman hocamdan bolum sekreterine, hatta bolumu ziyarete gelen baska akademisyenlere kadar herkesle turnuvadaki tahminleri uzerine konusabilirsiniz. Malum meshur tahmin tablosu (Bracket) cikarma olayi bu turnuva icin yapiliyor. Obama da sagolsun her sene yapar. Bu seneki icin bu baglantidaki siteye bir goz atmaniz yeterli. Konuyu dogal olarak Michigan State Universitesi’ne getirecegim. Sirf Evan Turner var diye Ohio State’den ya da en buyuk favori oldugu icin Kanasa’tan bahsedecek degilim. Nihayetinde damarimi kesseniz kanim yesil beyaz akar ve ne olursa olsun bendeki gundem her zaman MSU Spartans’tir. Evan turner, Ohio state Gundem Spartans ama turnuva oncesi durum cok parlak degil g...

"Taco" demiştik!

Resim
Tribün organizasyoları denince buradaki seyirciler haliyle 3 büyüklerin tribünleriyle karşılaştırılamaz ama yine de kendilerince artıları var. Gözlemlerime göre sadık ve coşkulular, işi ciddiye alıyorlar ve her maça düzenli olarak gelen azımsanmayacak bir orkestraları bile var. Burada hoşuma giden şeylerden birisi, ilk 5lerin anonsu sırasında, rakip oyuncuların ismi anons edilirken tüm Izzone'nun gazete okur gibi yapıyor (maç öncesinde bu olay için gazete şeklinde hazırlanmış maç bültenleri dağıtılıyor) olması. Rakip oyuncu anons edilince hep bir ağızdan "Who cares" deniliyor, gazeteler katlanıyor ve bizim takımın sıradaki oyuncusunun isminin anaons edilmesi beklenirken "ooooooooo" sesleri yükseliyor ve "sabit halay" (kelime bulamadım kusura bakmayın) çekiliyor. Geçen maça dönersek, bizimkiler maçta 68'e ulaşınca birden tüm seyirciler hep bir ağızdan "We want taco" diye bağırmaya başladılar. Ben şaşkın bakışlarla etrafı süzerken yanımdaki...

We want taco!

Resim
Nihayet Kolej basketbol sezonunu bu cuma açtık. MSU Spartans kendi evinde Florida GulfCoast'u ağırladı ve sezonun ilk resmi maçında zayıf rakibini 97-58 yendi. Umarım hayatımda ilk defa aldığım sezonluk bilet Spartans'a uğurlu gelir ve böyle galibiyetleri sıklıkla görürüz. Maç ile ilgili söylenecek fazla bir şey yok. Geçen sene (biraz süpriz de sayılsa) final oynayan takımdan çok fazla bir kayıp olmadı ve genç kadro biraz daha tecrübelendi. Rakip de zayıf olunca ortaya MSU için kolay bir maç çıktı. Benim burada asıl değinmek istediklerim ise tribünler ve organizasyonla ilgili bazı gözlemlerim. MSU'nun basketbol salonu Breslin Arena'ya adım atar atmaz kapasiteyi yuvarlak hesap yaparak hesapladim. Gerçek kapasite olan 16280 (wiki) benim tahminime (15000) oldukça yakın sayılır. Salonun kapasitesinin Abdi İpekçi'ninkinden (12500) büyük olduğu ve her seyirciden önemli miktarda gelir elde edildiği düşünülürse (bilet fiyatları 13, 22 ve 30 dolar) durum bırakın bizim üniver...

Tarih tekerrür etsin!

Resim
Geçen hafta uluslararası ilişkiler dersini anlatan profesör, değişik akımların tarihi irdeleyişlerini anlatırken çevrimsel (cyclic) ve çizgisel (linear) tarih kavramlarından bahsetti. Bu konunun uzmanı değilim ama benim anladığım kadarıyla çizgisel tarihte olayların birbirlerini neden sonuç ilişkisine dayanarak izledikleri ve insanlığın iyiye doğru gittiği varsayılıyor. Çevrimsel tarihte ise iyi ve kötü zamanların döngüsel olarak birbirlerini izledikleri, ve insanlığın dönüp dolaşıp aynı yere geldiği düşünülüyor. Bunları böyle tanımlarken aklım birden basket milli takımımıza gitti. Gerçi milli takımı takip etmeye başlayalı 15 sene falan oldu, öyle uzman da değilim ama bu turnuvadaki performansımız bana 1999 Avrupa Şampiyonası'nı hatırlattı. Görece olarak iyi gidiyorduk, tabii o zamanlar artik birer klasik haline gelmiş olan İtalya mağlubiyetini ve Litvanya'dan fark yiyişimizi saymazsak; ama dediğim gibi bunlar artık klasikleşmiti. Çeyrek finalde ev sahibi Fransa karşısındaydık....

Bir turnuvanın ardından...

Her şeyin güllük gülistanlık gitmesi ve mükemmel bitmesi beklenemezdi, ancak şampiyonluk yarışına bu şekilde veda etmemiz çok kötü oldu. Oyuncuların performansı nasıl olursa olsun hakemlerin verdiği anlaşılmaz kararlar ve maçın sonunda Yunanistan'a lütfettikleri 4.4 saniye aslında maçın o anda bitmesine neden oldu. Yine de maçı uzatmaya götürebildik. Uzatmalarda ise oyuncuların "saçmalıkları" devreyre girince maçı ve yarı final şansını kaybettik. Takım olarak savunmayı iyi yapmış olsak da reboundlardaki "rezalet" performansımız da bu yenilgide önemli rol oynadı. Belki bizleri teselli edebilecek bir maç olan Fransa maçı ise tam bir fiyaskoydu. İki yarıda iki farklı milli takım izledik. 19 sayılık avantajı koruyamayıp bir de üstüne 12 sayı fark yedik. Yorgunluk, sakatlıklar, hakemler ... Maçın kaybedilmesine bahane çok ama bir takım bu kadar ani düşemez oyundan. Sonuçta klasman maçı da olsa tek maçımız kaldı, turnuvayı 7. ve ya 8. bitireceğiz. Bunun hakettiğimiz b...

Bir Rodman yeterdi!

Resim
Basketbol hakkında ahkam kesmeye ne niyetim ne de yeteneğim var. Zaten son çeyreği ve uzatmayı cumaya denk geldiği için seyredemedim de. Belki de bu şekilde Ender'in son topu kullanış şeklini görmemem daha iyi oldu. Zaten ilk üç çeyrek adamı kanser etmeye başlı başına yeter. Her şeyi geçtim, bu kadar üst düzey bir maçta reboundlarda nasıl bu kadar fark olur anlamıyorum. Sanki Yunanistan milli takımı Türkiye'nin ortaokul takımıyla falan oynuyor gibiydi (47'e 28). Bu çaresizlik, bu kedi-fare oyunu beni izlerken bunalıma soktu. Kendimi Lab'da maçı izlerken masayı yumruklarken buldum da neyse ki kimse birşey demedi. "Dev adamlardan" Rodman gibi olmalarını beklemiyorum ama biraz daha rebound alamazlar mıydı? Hadi ilk savunma riboundunu kaptırdınız, bari ikinicleri bırakmayın. Bizim potada Türkiye'nin 19 defans ribounduna karşılık Yunanistan'ın 17 hücum riboundu var. Diğer potadaki istatistik ise çok daha vahim (30'a 9). Buna rağman maç uzatmaya gitti. ...

Euroleague ve Partizan

Resim
Bundan birkaç sene önce Efes Pilsen'in Abdi İpekçi'de Partizan'ı konuk ettiği maça gitmiştim. Efes'in evinde yenilmez olduğu zamanlardı! Oyuncular ısınmaya çıkıp, Partizan oyuncularına baktığımda "Bu oğlanlar kim ya?" dedim, sanki A Takım liglerinde deplasmana gitmiş, dönüşte kaza yapmış, İstanbul'a da yıldız takımlarıyla gelmişlerdi. Bir takımda 10 Valentin Pastal misali! Kolay bir galibiyet olacağını düşünmüştüm. Ancak Dusko Vujosevic'in talebeleri kolay teslim olmadılar. Maçın sonuna kadar zorladılar, ellerinden geleni yaptılar. Efes maçı tecrübesiyle alabildi. Bir sinyal, bir ışık... artık ne dersek diyelim, onu görebiliyordunuz Partizan takımında. Birkaç sene sonraki duruma bakarsak, sağlam bir altyapı, iyi bir ekol ve hoca, takım içi huzursuluk yaratmayacak mütevazı transferler, sabırlı bir yönetim, genç ve aç bir kadro ile Partizan bugün Euroleague'de son 8'de. Son maçlarında yeni salonları Belgrad Arena'da Panathinaikos'u 63-5...